Şampiyonlar Ligi son 12 turu heyecanla beklenen maçlarından biri 2019 Mart 1'da Torino'da gerçekleşti. Juventus, Atlético de Madrid'i konuk etti ve Madrid'deki ilk maç Bianconeri'nin 8-0'lik yenilgisiyle sonuçlansa da çeyrek finale yükselme umutları hala canlıydı. Ancak uzmanlar ve taraftarlar, Juventus'un şansının zayıf olduğunu ileri sürerek konuya şüpheyle yaklaştı. Cristiano Ronaldo, bu karamsarlık ortamında sahaya çıktı. Takımda yer alması her zaman güven ve umut verdi, Portekizli oyuncu Şampiyonlar Ligi eleme maçlarının kaderini belirleyebileceğini defalarca kanıtladı. O gece bir kez daha inanılmaz performansını ortaya koydu, gerçek bir lider ve takım arkadaşları için umut sembolü oldu.
Karşılaşmanın ilk dakikalarından itibaren Juventus aktif ataklara başlarken, Allianz Stadı'ndaki tansiyon her geçen dakika arttı. Taraftarlar, Massimiliano Allegri önderliğindeki takımın maçı çevirebileceğine inanıyordu. Juventus ilk yarıda çok sayıda tehlikeli pozisyon üretti ancak bunları değerlendiremedi. Aynı zamanda Atlético kontra ataklarda da tehlikeli gözüküyordu ve Juventus defansının tedirgin olmak için her türlü sebebi vardı. Karşılaşmanın 27. dakikasında kritik bir an yaşandı: Ceza sahası kenarında topu alan Ronaldo, defans oyuncusunu geçip sert bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Stadyum sevinçten inliyordu ve Juventus'un yeni bir hayata kavuştuğu görülüyordu.
49. dakikada ise bir korner sonrası Ronaldo yine doğru zamanda doğru yerde bulunarak ikinci golü attı ve takımını galibiyete bir adım daha yaklaştırdı. O maçtaki üç golü, sadece sonucu belirlemekle kalmadı, aynı zamanda Ronaldo'nun futbol tarihinin en iyi oyuncularından biri olduğunu da teyit etti. Atlético, bu kadar hızlı ve güçlü bir cevap karşısında şok oldu. Diego Simeone'nin öğrencileri, oyuna geri dönme çabalarına rağmen Ronaldo'nun performansına bir türlü yanıt bulamadı. Karşılaşma sonunda Juventus'un 3-0'lık üstünlüğüyle sona erdi ve toplamda 3-2'lik skorla Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline yükselmeyi garantiledi.
Bu maç, bir oyuncunun bir maçın ve tüm serinin gidişatını nasıl değiştirebileceğinin parlak bir örneğidir. Ronaldo, bir turnuvanın kritik anlarında en üst seviyede performans gösterebileceğini bir kez daha kanıtlayarak, takımına ve taraftarlarına ilham verdi. Maçın bitiş düdüğünün ardından statta zafer havası hakim oldu ve birçok taraftar, takımlarının bir kez daha şampiyonluk için ciddi bir aday olduğunun farkına vardı. Sonuç olarak bu maç sadece Juventus'un muhteşem performansı olarak değil, aynı zamanda Cristiano Ronaldo'nun zihin gücünün ve yeteneğinin de bir kanıtı olarak tarihe geçti. Onun gelişiyle takım, zor zamanları atlatabilecek yeni bir lidere kavuştu. Her maçta baskıdan korkmayan, her zaman sorumluluk almaya hazır bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor.
Ronaldo bu maçta elinden geleni yaptı: Topu tuttu, pres yaptı, takım arkadaşlarını motive etti ve kaçırdığı her fırsatta sinirlendi. Gözleri parladı. Takımını zafere kendisi taşıdı. Her hareket güvenle yapılıyor. Her an onun kontrolü altındadır. Sahadaki varlığının sadece hücumla sınırlı olmadığını belirtmek önemli. Ronaldo, rakiplerine manevra alanı ve zamanı tanımayarak aktif olarak pres yaptı. Atlético savunmadan çıkmaya çalıştığı her seferde Ronaldo ve diğer Juventus oyuncularının baskısıyla karşılaştı. Takım arkadaşlarından azami gayreti beklerken, kendisi de örnek bir performans göstererek, top kapma mücadelesinde elinden geleni ardına koymadı. Enerjisi bulaşıcıydı: Rakipler baskıyı hissediyordu ve taraftarlar da takımını yılmadan destekliyordu, Ronaldo'nun tutkusunu yansıtıyorlardı.
Ronaldo, kaçırdığı her fırsatta, kaçırdığı paslarda duygularını gizlemedi. Ellerini hoşnutsuzlukla göğe kaldırdı, bu da takımını daha da cesaretlendirdi. Sahada yaptığı her hareket, pes etmeyeceğini gösteriyordu. Kendisinden ve takım arkadaşlarından daha fazlasını bekliyordu, bu da her oyuncunun elinden gelenin en iyisini yapması gerektiğini hissettiği bir atmosfer yarattı. Ronaldo'nun oyununun önemli bir yönü de liderliğiydi. Defans oyuncularıyla sürekli etkileşim halindeydi, onlara nereye hareket edeceklerini ve nasıl pozisyon alacaklarını söylüyordu. Juventus'un topa sahip olmadığı anlarda bile aktif kaldı, hataları ve eksiklikleri öne çıkardı. Bu etkileşim takımın daha uyumlu hareket etmesini sağladı ve bu durum maçın sonucuna da önemli etki etti.
Juventus ilk golü attığında Ronaldo'nun tepkisi, oyuna olan tutkusunun açık bir göstergesiydi. Tribünlere doğru koştu, ellerini havaya kaldırarak taraftarlardan daha fazla destek istedi. Oyuncu ile taraftar arasındaki bu bağ, takım için güçlü bir itici güç haline geldi ve Juventus, taraftarların desteğine karşılık olarak ataklarını sürdürdü. İkinci gol geldiğinde Ronaldo artık sadece maçın kahramanı değil, aynı zamanda tüm takım için bir umut sembolü haline gelmişti. Sadece gol atmakla kalmadı, takım arkadaşlarına pozisyonlar da yarattı, alanlar açtı ve fırsatlar yarattı. Vizyonu ve taktik anlayışıyla Juventus'un oyunu kontrol etmesini sağlarken, rakipleri tedirgin etti.
Her gol atıldığında stattaki atmosfer daha da hareketleniyordu. Juventus taraftarları, takımlarının gerçekten de imkansızı başarabileceğini hissetti ve bu durum oyuncuları motive etti. Anın öneminin farkında olan Ronaldo, iradesini ve kararlılığını ortaya koyarak liderliğini sürdürdü. Maç sonunda galibiyeti getiren düdük çaldığında Ronaldo'nun etrafı takım arkadaşları tarafından sarılmıştı. Tebrikleri kabul etti ama bakışları her şeyi anlatıyordu: Bu sadece bir başlangıçtı.
Ronaldo'nun Şampiyonlar Ligi'ndeki sekizinci üç golü olan bu gol, ona neden turnuvanın kralı dendiğini bir kez daha kanıtlıyor. Avrupa'nın en kapalı takımlarından birinin defansını dağıttı. Bu sadece bir gösteri değildi, bir efsanenin gerçek dönüşüydü. Attığı her gol sadece kendi becerisinin değil, aynı zamanda rakibin oyununa yaptığı dikkatli hazırlık ve analizin de sonucuydu. Maçın başından itibaren Ronaldo, sadece oynamak için değil, tarihe geçmek için orada olduğunu gösterdi. Atletico'nun defans oyuncularının yüzlerinde ise her hareketinde bir özgüven hakimdi. Geçmişte kendilerini defalarca yenen bir oyuncuyu nasıl durduracaklarını bilemediler.
İlk gol, onun kusursuz pozisyonlanması ve anlık reaksiyonlarının sonucuydu. Ronaldo her zaman olduğu gibi doğru zamanda doğru yerdeydi ve defans oyuncularının yaptığı hatalardan yararlandı. Bu an tüm takım için bir sinyal oldu: "Bunu başarabiliriz!" "Bir gol attıktan sonra, takım arkadaşlarını daha da aktif olmaya çağırırcasına ellerini gökyüzüne kaldırdı. Enerjisi bulaşıcıydı. İkinci gol, akşamın bir diğer önemli olayıydı. Ronaldo bir kez daha olağanüstü fiziksel yeteneklerini ve futbol zekasını gösterdi. Köşede topu kazandı ve teknik oyuncuların tehlikeli olabilecek tek kişiler olmadığını gösterdi. Gol, ceza sahasındaki gergin bir mücadelenin doruk noktasıydı ve Ronaldo, gerçek bir avcı gibi, kaleciye hiçbir şans vermedi.